8 Haziran 2013 Cumartesi

Hikayenin ortası...

"Günaydıııın" diyerek gürültüyle daldı odaya. oflarak karşılık verdim. "Hadi hadi nazlanmak yok bak saat öğlen oldu,kalk gidiyoruz." dedi burnuma minicik bi öpücük kondurup, üstümdeki örtüyü çekti hızla. Tekrar üstüme çektim örtüyü: "Ya bi saniye uyanmama izin yok mu?" diye mızmızlanırken ben o çoktan camı açıp ötüşen kuşları odaya doldurmuştu bile. Gülerek tekrar çekti üstümden  örtüyü ve bu sefer yanında götürdü. "Nereye gidiyoruz?" dedim. Cevap vermeden eliyle "hadi hadi kalk" işareti yaptı. Pes etmiştim, doğrulup kalkttım yataktan. Odadan kafasını uzatıp, havaya bi öpücük daha bıraktıktan sonra ıslık çala çala içeri gitti. Peşinden seslendim : "Bu ne enerji böyle, aşık mı oldun bakim?" İçerden seslendi: "Evet, sabah uyandığımda kalbimi esir almıştı uykucunun teki." Mahçup kız çocuğu gibi utandım biran. Sonra kalktım yataktan usulca. "Nereye gidiyoruz peki böyle apar topar, ohoo öğlen dediğin saat 9 muydu? E aşk olsun ama biraz daha uyuyabilirmişim."dedim. O esnada çantasını toparlamış halde yanıma geldi. "Sence karıncalar kaç yıl yaşıyordur?" dedi, yüzünde sanki gerçekten o anda tek merak ettiği şey buymuş gibi bir ifadeyle " Ha yani serzenişini duymuyorum, çabucak hazırlan demek istedin sanırım, anladım." dedim,   Aferin dercesine çenemi tuttu birkaç saniye. Bazen nazın dozunu kaçırıyordum belki ama seviyordum onunla didişmeyi. "Hadi hazırım ben gidebiliriz pek sürpizli yere." dedim. Abartılı el hareketiyle önümde eğilip yol verdi bana, gülüştük. Dışarda harika bir hava vardı. "Şimdi şu köşeden simit alırız, yanına da portakal suyu." dedi iştahla. "Peynir de alalım." diye ellerimi çırpttım, "Harika fikir hanımefendi" diyerek pastaneye doğru gitti koşar adım.  Dönerken elindeki poşeti kafa hizasına getirip, gülümsedi, çocuk gibiydi bu sabah. Simitten, çiçekten mutluluk emiyordu adeta. Çenemi tutup hafif kaldırdı ve "Evet bugün size özel bir gezi programı düzenledim güzel kadın, yolculuk süresince şoförü öpebilir, istediğiniz şarkıları son ses açabilir ve sıkıcı filmlerinizin size göre muhteşem anlarını anlatabilirsiniz uzun uzun." dedi ve son cümleyi kurmadan evvel elini çenemden alıp, muzipçe sırıtmaya başladı, biliyordu bozulacağımı. " Bir daha seninle film de izlemem, anlatmam da merak etme."dedim, büzdüğüm dudaklarıma  "şakaydı" öpücü kondurarak, kapımı açtı. Çıktık yola, son ses açtık müziği ve şarkıya eşlik ederek geçtik ağaçlı yollardan, Hala nereye gittiğimizi bilmiyordum, süprizin tadını çıkarmaya karar verdim, cd'den "like a stone" şarkısını buldum, çok seviyorduk bunu. Gözleri parladı. " Bunu aslında bizim grupla da çalmalıyız, çok güzel olmaz mı dersin?" dedi onay bekleyerek. "Olur tabi, senin sesine de çok yakışıyor hem bu şarkı."dedim bir elim ensesindeki saçlarıyla oynarken. "Tabi yaa, söyleyeyim çocuklara ben bunu." dedi. Nereye gidiyoruz sence?" dedi. "Yüreğimizin götürdüğü yere." dedim. "Çabuk in arabadan, kötü espirilerinden vazgeçmeden de gelme" dedi sert bir tonla, derken gülmeye başladık kahkahalarla. "Neyse henüz uyanamadığın için affediyorum, cevap hakkını da kaybettin, merak et" dedi dönüp "hak ettin ama" bakışıyla göz kırparken.  Üç saat kadar gittik, uyudum, uyandım, su içtim, şarkı söyledik, şoförü öptüm ara ara, uyudum derken "  İşte geldiiik" deyişiyle uyandım. Masmavi deniz karşımdaydı ve yeşil dallarıyla hoşgeldin diyen ağaçlar. Arabadan aceleyle inip, denize doğru koştum. " eee keşke mayolarımızı da alsaydık derken ben, bagajdan çıkardığı sırt çantasını işaret etti, boynuna atladım sevinçle. " İşte bunun için uykusuz da kalabilirdim."diye zıpladım olduğum yerde. Küçük bir çocuğu zaptetmek isteyen baba edasıyla elimden tutup, saçımı öptü. Gözlerimi kapattım, sanki açsam rüyam bozulacak gibi titredi kalbim.. Bu hikayemizin işte tam ortası, gün geçtikçe ilk başından ortasına, ortasından sonuna doğru dökülecek parmaklarımdan bu hikaye.. Şimdilik denizin kokusunu içime çekerken duyduğum sonsuz huzuru anlatmış oldum. Gelecek devamı, gün be gün..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder