31 Temmuz 2010 Cumartesi

herhangi birileri

Masanın etrafında kararsız adımlar attıktan sonra usulca çekti sandalyeyi, sessizce oturdu yanıbaşıma. İkimiz de suçluyu aramaktan sıkılmıştık ve biliyorduk ki suçlusu yoktu bunun.. Konuşmaktan, anlatmaktan, dinlemekten yorgun düşmüştüm. Masaya dağılan külleri parmak uçlarımla toplayıp, peçeteye sildim. Elindeki çakmağı çevirip durmaktan vazgeçti, bi sigara daha yaktı, dumanı "oflayarak" havaya bıraktıktan sonra yüzüme baktı ilk kez görüyormuşçasına beni. Telefonu çaldı, çaldı, çaldı sustu. Kalkıp su aldı kendine, yarısını boşalttı lavaboya. Bi sigara daha yaktım, kulak hizamda uzunca bi süre tuttum, balkona gelip konuveren güvercine baktım uzun uzun, uçtu.. Ne konuşacaktık? Neyi anlatacaktım? Ya da anlattıklarını ne kadar umursuyordum bilmiyorum. Bekledim.. Mahçuptu, kafasını yerden kaldırdığı anlar, kibirliydi bakışları. Kalkıp su ısıtıcının düğmesine bastım. " Kahve ister misin?" dedim. Şımarık, umarsız çocuk edasıyla omuzlarını silkti: "İstemem."dedi. Bi süre rahatsız edici sesini dinledik ıstıcının. Kahvesi az, sütü bol kahvemi alıp tekrar yerime iliştim. "Çok kahve içiyorsun, uyuyamayacaksın yine."dedi mırıldanırcasına, sanki bana demiyormuşçasına.. Şımarık, umarsız çocuk edasıyla omuzlarımı silkttim. Biran önce gitsin istiyordum. Hiçbir şey demeden gitsin.. Saçlarımı tek hareketle topladım ensemde. Bir ses duymuşçasına kafasını kaldırdı, odayı süzdü biraz.. Gözleriyle karşılaşmamak için duvardaki saate mıhladım gözlerimi. Baktığım yere odaklandı o da :"geç oldu, gideyim ben" dedi. "Evet" dedim. "geç oldu, git sen artık." Saatten yere indirdi gözlerini, sallanıp duran ayağıma bi süre baktı: "Çok mu geç?" dedi. "Çok" dedim. Ayaklarını sürüyerek kapıya yöneldi, kapıyı açtı, kapattı, gitti..
... herhangi birileri...

"blackmore's night_ wish you were here" dinleyiniz..

29 Temmuz 2010 Perşembe

Haksızsam haksızsın de.

Karşınızda kendi haklılığını heyecan ve hırsla savunan bi bünye varsa ve "haksızsam haksızsın" de cümlesiyle gözlerinize dik dik bakıp cevap bekliyorsa yapılacak tek şey "haklısın abi" demektir. Çünkü bu cümleyi kuran insan haksızsa şayet bunu kabul edecek son kişidir o an.Yoksa bu cümleyi kurmaz öyle ya. Tutup da "ama abi şimdi sen de şurda hatalı davranmışsın, yapmasaymışsın keşke." kıvamında cümleler kurarsanız yayını gerip oku alnınızın ortasına nişan alır karşı taraf. Hiç gerek yok bulaşmaya bu durumda. Haksızsam haksızsın deyin :)

28 Temmuz 2010 Çarşamba

İpsiz Sapsız Adam

 
   Çok acaip şey şu popüler kültür ve sevicileri.. An geliyor rol model "ağır abiler", sevilesi ortam kurtlar sofrası, an geliyor rol model "ıssız adam" sevilesi lezzet havuçlu_tarçınlı kek. Bi film izledi bizim millet.. ah bi ağladılar bi dövündüler. Hatun kişiler dizlerine yatırıp masallar anlattılar er kişilere. İlişkide dikiş tutturamayan, doyumsuz er kişiler "ıssız adamım uleyn ondandır bu saplık" diye avuttular kendilerini. Peki kimdir bu yurdum deliganlılarını mükemmel(!) birer aşçıya dönüştüren, cd'ye küstürüp 45'lik sevdiren "ipsiz sapsız adam" ? Tanıyalım, bilelim.. Efenim tek eşlilik bünyesinde alerji yapan, bağlanamayan,çabuk sıkılan, grup aktivitelerinden keyif alan, 45'liklere hasta, kadın hassasiyetlerinde oldukça hassas, fevri ve aynı zamanda elinde papatyalar, kafa bi milyon sevdiceğinin kapısında belirebilecek gel_gitli gurme adam kendisi. Sarmaları sevdiceğinin boğazına boğazına "bitti" demek suretiyle dizen insan evladı aslında bir tokanın kırılan bardaktan "ce ee" diye yuvarlanışına içli içli ağlayabilen adamdır aynı zamanda. Esas oğlanımız Alper ve esas kızımız Ada'nın pek acıklı aşk hikayesi öyle derin yaralar açmıştır ki yurdum insanında, "ne ağladık ne ağladık" diye sinema tuvaletinde gözü yaşlı bir ablanın memnuniyetine bizzat şahit olmuşluğum var. Neyse de bakalım nasıl olmuş, ne olmuş ne bitmiş: Ada hatunu "ben bilirim erkekleri, uleyn hepiniz aynısınız, ciğerinizi bilirim " tribiyle filmin başlarında zor kadın imajı çizerken, İki 45'liğe, gurme Alper'in yemeklerine tav oluvermiştir ilk geceden, mavi mavi telaşlara düşüvermiştir sonra da, yazık.. Pek sevimli ipsiz sapsız adamla günlerini gün eden Ada hatunu, sıkıcı düğünlerde arz_ı endam bile etmiştir sevdiceğinin anasıyla. Neyse efenim günler su gibi akıp geçmiştir. Böyle aşık aşık, mutlu mesut kek yiyen çiftimiz için ayrılık çanları çalıvermiştir. Aşık ipsiz sapsız Esas oğlanımız Alper :" Ben seni hak etmedim, Sen daha iyilere layıksın." cümleleriyle güldürürken düşündürmüş, Esas kızımız Ada'nın "Biriniz de başka bir şey söyleyin be ! Karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında değilsin" cevabı gönüllerde taht kurmuş, hatun izleyiciyi daha da gözyaşı seline boğuvermiştir. Derbeder esas kızımız, ipsiz sapsız adamın babaevine gidip, ıssız odayı koklayıp,yatağa uzanıp, yastığı usulca öpüp: " nasıl da terk etti uleyn beni" duygusuyla hırs yapıp bir de 45'lik çalmıştır sonrasında... Ah o son sahne o sahne !!! İpsiz sapsız adamla, esas hatun bir sinemada karşılaşırlar yıllar sonra dan dan dan dan !!( gerilim efekti) İpsiz sapsız adamın zihninden şunlar geçmektedir: "Hiç iyi değilim Ada, seni hiç unutmadım. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim" bıdı bıdı bişiler işte. Esas kızımız Ada da "oo çoktan unuttum ki seni evlendim, barklandım çocuk yaptım hıh sana Alper" modlarındayken yalan söylüyomuş meğersem, hem havuçlu_tarçınlı keki en güzel bi şekilde yapıyomuş ipsiz sapsız adam. Gelgelelim ipsiz sapsız adamın mı tüm suç? Kötü adam mı kendisi? Değil yahu değil tabi. Aslında suçun büyüğü Ada hatununda ! " Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün." İyi halt ettin ! Yahu "anaç sevgili" olmayınız, olmayalım hatunceğiz dostlarım. Bırak anası dizine yatırsın, masal anlatsın, büyütsün. Sana ne ! Sen niye annesin bu ilişkide? Sonra adam kafada denklemi şöyle kurar sen öyle yaparsan : "Annem benim hep annem, ne yapsam, ne etsem, kırsam da döksem de kaybetmeyeceğim kadın, annem" eee napmış oldun sen? Anaç hallerle, tavırlarla aynı kategoriye ismini yazıvermiş oldun, al böyle isminin üstünü çizerler. Yapacak bişi yok. Ve hatta mevzu temelinde şöyle: Çocukken s.çtıktan sonra anne "bitti" diye seslenen erkek kişi büyüyüp koca adam olunca annesi kıvamında bir kadına da "bitti" diye seslenir, gelip b.kunu temizlesin diye. Yapmayın, etmeyin güzellerim "anaç sevgili" olmayın yahu ! Sonra "anlamazdın anlamazdın" diye ağlarsınız bak benden söylemesi.. !

Yazık..

Ankara'da bir halk otobüsü.. Durum içler acısı gerçekten. Yazı aynen şöyle: " Ön koltuklar gazi ve özürlü hamilelere aittir." Nasıl yani??? Ön koltuğa oturabilmek için gazi olmanız, herhangi bir engelinizin bulunması( hiç haz etmiyorum şu "özürlü" kullanımından!) ve aynı zamanda hamile olmanız gerekiyor! Ne koltukmuş arkadaş yaa...Kadınların askerlik yapmadığını, erkeklerin de hamile kalamadığını hesaba katamamış olan Türkçe "özürlü" çalışanlara selam olsun benden !
Unutmadaan.... Bir de şöyle bir yazıya rastladım yine bir halk otobüsünde: "İstemeden paso gösteriniz." Peki.. Öğrenci kitlesini isyana teşvik eden bu yazının beklentisi şu mu acaba ? Otobüse binip, biletçi amcanın önüne gelip duruverdikten sonra, "offf pufff" nidalarıyla cüzdanınızı açıp, arada yan gözle, sıkılgan edayla biletçiyi süzüp, pasoyu çıkarttıktan sonra, kafanızı iki yana "cık cık cık" sesleri eşliğinde sallayıp, pasoyu biletçi amcanın göz hizasında 2 ila 5 saniye kadar tutmanız ? Evet, yazı tam da bunu bekliyor! Napsın yurdum gençliği? Kimse "vay efenim gençler anarşik olmuş, nerde kalmış o eski adetler, hepsi de isyankarmış." diye bıdı bıdı yapmasın. Koskoca belediyeden daha iyi mi bileceksiniz arkadaş? Adam yazmış işte uyarısını.. Büyükşehir çalışıyor (!)

27 Temmuz 2010 Salı

Çevirmemeli kimi zaman !

Birçoğunuz dilini bilmediğiniz bir ezgide hüzünlenir,kimi zaman ağlar, coşar, pek eğlenirsiniz değil mi? Eğleniyor olma kısmında sıkıntı yok fakat hüzünlenip derin derin düşüncelere daldığınız, arkadaşınıza, sevdiceğinize büyük heyecanla dinlettiğiniz, dilini bilmediğiniz şarkılar düşündürüyor beni. O çok hüzünlendiğiniz, tekrar tekrar dinlediğiniz şarkılar ya şu kıvamdaysa ?! "manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü, amanın yandım." Harbiden çok büyük yara alır o zaman o duygusallık.. Muhteşem keman geçişlerinden sonra ya anlatılan durum buna benzerse ? " Mısırı kuruttun mi, ambarda duruttun mi, deden çarık giyerdi, bunları unuttun mi?" Pek fena bir manzara gibi geldi bana bian, ki şu olay manzarayı daha da üzücü kıldı gözümde: Geçenlerde fotoğraf işi için bulunduğum düğünün birinde, takı merasimi için sahneye süzüle süzüle gelen çift çalan şarkının anlamını bilseler pek de hoşnut olmazlardı zannediyorum. (goodbye my lover, şimdi bile yazmıcam anlamını, gün gelir belki bunu okurlar, üzülmesin aşıklar, yazık :) O yüzden çevirmemeli kimi şarkıları kendi dilimize. Anlamadan dinleyelim.. Böyle iyi..

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Mütevazı müşteri velinimetmiş

Yurdumun konuşkan, girişken esnafından bugün "mütevazı" olduğum için ayakkabıyı çok taksitli ve özel fiyatlı aldım ! Fekat amca mütevazı olduğuma nasıl kanaat getirdi o kısmı hala muamma. Sıcaktan mayışmış bünyem, boş bakan gözlerim kendisine şöyle bir mesaj vermiş olmalı :" Çarık da olsa giyerim ağabey" :)

25 Temmuz 2010 Pazar

Hinternet

Sosyal paylaşım, kaynaşım, toplaşım siteleri fena halde çığrından çıktı gibime geliyor.. Habire video, şarkı, ileti falan paylaşırken insanlar hep bi yerlere mesaj kaygısı güdüyorlar sanki. Üstelik sanal racon bile var artık. Bağlantısını "beğen"meden "paylaş"anlara sinir olan, sitem edenler mevcut. İlişkilerin derin yaralarını açansa yine bu siteler. Eyvah ki ne eyvah ! " Bu kız kim? arkadaş olmuşsunuz!! " diyen bir hatun kişiyle" elalemin adamı senin fotoğrafını nasıl beğenir uleyn" diyen bir er kişinin sonu "arkadaşlıktan çıkar"a kadar gidiyor bu devirde. Yazık ki ne yazık. Bir zamanlar yurdum liseli gençleri kızın baba eve gelmeden arardı ev telefonundan, karışık kaset doldurup hatuna hediye ederlerdi. Şimdi "paylaş"a tıklıyorlar, sms atıyorlar. Yaşlandım ! Bu da en güzel kanıtı: eski_yeni kıyası.. eyvah ki ne eyvah !

Öyle değil böyleyiz..

İnsanlar yargılanmamak adına “öyle değilim” derken aslında “öyle olduklarını” açıkça beyan ediyorlar mı ne ? Farz_ı misal: “Şekerim ben dedikoduyu hiç sevmem ama bu Neriman Hanım’ın kızını her akşam beyaz bi bmw bırakıyo eve, bu kaçıncı ayöl , ne edep ne haya kaldı cık cık cık.”diye serzenişlerde bulunur bi bünye. ( Eş zamanlı olarak ağzına dolma tepiştiren, konuşmaktan da geri kalmayan bu “gün” teyzesi, ev sahibesinin havada dans edip yerlere düşüveren pirinçlere hışımla baktığının farkında mıdır ki acaba?) Örnekleri çoğaltacak olursak: İnsanlar izlediklerinden, dinlediklerinden neden utanır, saklarlar? Madem saklayacaklar neden izler ve dinlerler?Birkaç yıl evvelinde halk konseri kıvamında bir şenlik ünlüsü okulumuzu ziyaret etmiştir kendinisi İbrahim Tatlıses amca. Konser günü şahit olduğum, şahit olanların anlattıklarınca, okulumun güzide tiki ablaları pek derbeder olmuştur bu hususta(!)Dudaklarını büze büze “o ne yaa kıro adamın ne işi varmış bizim okulda, ıyyyy arabesk, bööğğğ , iğrenç yaaa, offf pıff , Serdar, Kenan gelseydi keşkeee” falan diye çeşitli sesler çıkartırken, kim bilebilirdi ki en ön sıralardan boyun ve gerdan kırmak suretiyle “beni benden alırsan seni sana bırakmam, yalnızım dostlarım” diye bağıra bağıra şarkılara eşlik edip, İbo amcamın şapiii, van tuu tiri forooo coşkusuyla coşacaklarını? Bir tek dileğim var neyseniz o olun leynn !!

kırmızı kurdela

Bir süredir kendi kendime " yahu ben de açayım bir blog, şöyle internet boşluğuna bırakıvereyim zihnimi" diyordum.. O gün bugünmüş. Öyle aman aman iddialarım yok. Bi yazı yazarım hayatınız değişir, analizlerim harikadır, bağımlı olacaksınız bana gibi gibi gibi.. Neyse de girizgahı çok uzatmadan kırmızı kurdelayı keseyim bari.. Hoşgeldim bakalım...