19 Ekim 2010 Salı

Muhabbet doyulmaz bir pınar imiş.


  

   Film  izlemeyi herkes sever. (bodozlama !) Herkeslerin bi kahramanı olur filmde. Olmuştur, olacaktır da. Ne ilkiz, ne son olacağız bu hususta.

( Pek severim bu içi boş, felsefik kılığa sokulmaya çalışan cümleyi.. "Ne ilkiz, ne de son olacağız ."pehh peh peh. ) Hah demem o ki, herkeslerin bi rol modeli, kahramanı vardır filmde, ki sektörde bundan götürür zaten parayı. Hatun kişiler ancelina dudaklı, ketrin zeta cons popolu, culya rabırts ağızlı olmak isterler. Olmak istedikleri kadın değişir tabi sürekli. O dönem hangisi tavşan gibi ardarda film doğuruyorsa artık.. Kader, kısmet bu işler.

 Diğer taraftan er kişilerce içten içe kıskanılan yumurta bired, üvey çocuk ilan edilmişken van dam olsun, rambo olsun işte ceki çen olsun erkekin gücünü, rüştünü beyaz perdeden dünyaya kanıtladıkça, izleyici koltuğundaki er kişiler göğüslerini öne çıkartmak ,göbeklerini içeri çekmek suretiyle "böbür, böbür" sesleri eşliğinde izlerler filmi pür ve dikkat işbirliğiyle.. Başı, sonu, konusu çoğunlukla aynı,, ters düz edilip tekrar çekilen holuvud mantıklı filmler bilinçaltlarımızda taslağı belli senaryolar kaydettikçe şöyle sıkıntılar çıkıveriyor ortaya: Adamın teki bağımsız, sanatsal, minimalist, Avrupa, Uzakdoğu yapımı bi film izlerken ( Es kaza, kız arkadaş baskısı) " Leynn ne sıkıcı film hani düşen uçak yok, kaçan hırkız yok, ekşın yok baba yaa." diye isyan ederken diğer taraftan diğer adamın teki de " O çekik gözlü adamların filmi ne sıkıcı la, gonuşmuyolar hiç, kapatın "zor ölüm"ü açalım bıdı bıdı" diye isyan bayrağını çekerler.

    Şimdi burdan" Holuvud filmlerinin hepsi boktandır, seven adam da malın tekidir." sonucu çıkmasın. Yalnız şu gerçeği yadsımamak gerek ki ticari kaygının ön planda tutulduğu, büyük bütçeli, içi boş filmler bolcadır holuvudda. Zenci soslu, beyaz kahramanlı,kadın butlu, polisiyeli, şaibeli, yamalı  aşk hikayeleri daha uzunca bi süre gişe yapacak o da ayrı bir realite. Neyse de efenim güdümlü beyinlerimiz ve zevklerimizle mutluysak sorun yok zira çemberin dışına taşınca pek eğlenceli olmuyor mevzu. Lafı gelmişken sanat (!)şakşakçılarını da seviyor değilim.  Senaryosu berbat, oyunculukları beş para etmeyen bi bağımsız yapım, yönetmeni de zamanın solcusu şimdinin lümpeni falan.. Mesela böyle bir filme sanatsevici, pipolu, ressam şapkalı amcalar ve menapozun eşiğindeki kısa kızıl saçlı, sigara tiryakisi teyzeler :" Şaheser" yorumu yaparlar. Hadi ordan !  Ya da 25 dk bir adamın arkasından tin tin giden kamera için " öhömm üstadım yönetmen burda karakterin içdünyasındaki karmaşayı ve yalnızlığını pek güzel betimlemiş, mır mır mır mmm" Yok arkadaş yahu, 25 dk adamın kıçını izledik burda ! Kıç da kıç olsa hani, çöp torbası gibi görüntü.. Amanın çok dağıttım, parçaladım ya ben konuyu. Diyorum ki efenim özetle: sunulan popüler kültür kapsüllerini yutar, üstüne de su içersek mutluyuz da işte düşününce, ucundan hadsizce eleştiri yapınca cevabını alamayacağımız sorular sormuş oluyoruz ve hatta bir tanesini şimdi huzurlarınızda internet boşluğuna bırakmak üzereyim..


Beyaz gömleğin kerameti nedir?

 Muhabbet bağından çıkan hatun oyuncunun değişmeyen modası : beyaz gömlek. Al sana değişmeyen, gelişmeyen holuvud klişesi. Filmin başından beri bir şekilde aşk yaşacaklarını adımız gibi bildiğimiz beybi feys abiyle, hoş sedalı apla işi pişirirler böyle filmin ortalarında ya da sonuna doğru.  İyidir, hoştur. İşte ateşle barut yanyana durmamıştır, Eee gençlerin de kanı kaynamıştır bi oynaşma, kaynaşma vuku bulmuştur. Akabinde gece bitmiş, sabah olmuştur. Kahvaltı için ekmek kızartan, golden köpeğin gıdısını gıdısnı seven, bir kolunu kapının eşiğine dayayıp yandan yandan er kişiye cilvelenen hatunun üstünde hep tek tip bi kıyafet vardır. Kadınlar, roller değişir. Değişmeyen tek bir şey vardır: Beyaz gömlek: er kişinin beyaz gömleği ! Uzun kollu, kolalı, kırışıksız beyaz gömlekle er kişinin arkasından gizlice gelip gözlerini kapatan hatunu gıdıklar erkek, Böyle evin içinde koşuşmalar, kaçışmalar sonra hopppaa muhabbet bağına tekrar. Tam da bu noktada bir sorum daha olacak benim. Buyrun efenim:

O beyaz gömlek hiç mi kırışmaz?

  Anladık Holuvutça seviyosunuz sabah sabah beyaz gömlekli gadın fantezisi. Peki hiç mi kırışmaz bu gömlek? Hani onlar muhabbet bağına girmeye ramak kala abla çözer düğmeleri de yere atılır gömlek? Kalkıp da askıya asan olmadığına göre, sabahın köründe  apla ütü yapmayacağına göre zannediyorum “dertsiz masa örtüsü” kumaşından imal ediliyor olmalı özel beyaz gömlekler. Sanat işi emek işi ne de olsa ! Son bir sorum daha olacak hakim bey…

   Beyaz gömleği olmayan adamın hali nicedir?

  Hayat sadece ev yapımı baklavalarıyla arz_ı endam eden esas oğlana, beyaz gömleğinden ak gerdanı can yakan esas kadına mı güzelmiş ? Yani şimdi bu holuvud filminde muhabbet bağına girmenin üniforması mı varmış? Demek ki neymiş efenim? Holuvud sahnesinde kamera “ekşın” dediği vakit üstünüzde beyaz gömlek yok ise unutun o ancelina dudaklı, meg rayn bukleli, ketrın zeta cons popolu, cenıfır Lopez kokulu gadınları..Şunu bilin ki: Anacığının elcağızlarıyla, gözünün nurunu döke döke ördüğü süveterle çekiciliği kaybolmaktadır genç adamların. Bisiklet yaka, kırmızı tişörtlü, gözlüklü adama selam vermez o gadınlar. Üstünde “New York” yazan kapşonlu tişörtlü ergen kılıklı adamlardan bahsetmiyorum bile. İşin sırrı “beyaz gömlek” te.  Aklınıza yazın bunu yurdum erkekleri, yarın bugün o taraflara yolunuz düşerse kolalı üç, beş beyaz gömlek tıkıştırın bavula. Hayallerde kalmasın film gibi aşklar, o güzelim  gadınlar.  Neyse bitti bu yazı.. Laf aramızda arada bir “ay si det pipıl” lan..

Şimdilik bu kadar ve fonda " Frank Sinatra_ come fly with me " çalar !