4 Ağustos 2010 Çarşamba

"biz üç kişiydik: ben, vantilatör, ben" episode 1_

Aile fertlerinin evi bırakıp da sulak yerlere kaçışının ilk gününde, zorla yataktan kalkıp güne başlayan bünyem sıcağın etkisiyle daha da bir dağıtıverdi evi. Ailesiyle yaşayan hatun kişiler, annesi pek titiz, düzenli hatun kişiler çok iyi anlayacaklardır beni. Toplanmamış yatak, orta yerde duran kahvaltı sofrası, o sofrada içilen türk kahvesinin tadı nasıl da güzelmiş böyle... Geceden kalan yarım şeftali hala odamda. Televizyonun yanındaki çay kaşığı ve şarj aleti pek uyumlu bir çift oldular. Kupanın dibindeki kahve sıvı halden katı hale çoktaan geçiş yapmış bile.Yalnız böyle dağıtırken ben evi, yürümeye meyledip gerdan kıvırıp, titreme hareketleri yapan cilveli vantilatörün beni kınadığı hissine kapıldım. "Off'laya puf'llaya" bi zahmet serinletiyor sanki beni. O da işine saygısından. Yoksa bana hayli gıcık. Kafasını sağa sola çevirirken yandan yandan bakıp" cık cık cık bir de hatun olacaksın utan be, zaten geç kalkttın, hala keyif peşindesin, evin haline bak, tüü sana" diye içinden geçirdiğine eminim ya da sıcaktan iyiden iyiye şizofrenik eğilimler gösteriyorum. Yalnızken niye fal kapatayım yoksa?
Acil durumlarda yapılması gerekenleri, canlandırmak suretiyle anlatan can babam ve evi temiz tutmam konusunda sıkı tembihler savuran can anneme "yahu yaşıtlarımdan evlenip barklanan, çocuk bakan var, siz de amma abarttınız mevzuyu" dediğimde babamın gülerek verdiği şu cevap : "Sen de yapsaydın, tutan mı vardı?" sözün bittiği yerdir a dostlar !
Doğalgaz kaçarsa, elektirik koşarsa, su taşarsa yapılması gerekenleri zihnime kaydettim. Çiçeklerin ne zaman sulanacağını not ettim. Evi düzenli tutma konusunda zamanla ilerleme kaydedeceğime inanıyorum. Vantilatörle aramızdaki bu gerginliği kahvaltı sofrasını toplayıp çözeceğim konusunda inançlıyım. Pek sıcak, gidin kafanızı suya sokun hadi...

Scorpions_holiday (akustik) dinleyiniz, çok manalı geliyor kulağa şuaralar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder