22 Nisan 2013 Pazartesi

son

_ Çok mu içtin sen?
_ Bikaç bira işte..
_ Sayabildiklerin mi bunlar ?
_ Rahat bırak beni !
_ Gelsene sen, ağladın mı bak bana ?
_ Hayır.. soğuktan yaşardı gözlerim. Hem sen kendi işine baksana !
_ Saatin de farkında değilsin belli..!
_  Farkındayım ya da değilim !
_  Neyin peşindesin sen? Yoruyorsun beni !
_ Gidiyorum zaten..!
_ Saçmalama, nereye ? Hem de bu saatte.. Biraz abartmıyor musun? Buraya gel !
_  Rahat bırak beni !
_ Ne halin varsa gör !

Onu son görüşümdü bu..  Sevdiğim adamın en uzağıydı  olmak istediğim yer.. Geç bile kalınmıştı bu veda için. Günden güne yıkmıştı tüm kalelerimi ve bunu öyle ustalıkla yapmıştı ki, parmaklarına iplerini doladığı, kalbi onun için atan bir kuklaya dönüşmüştüm fark etmeden Kapıda kolumu çekiştirirken, vahşi bir hayvanın soluk alıp verişinden ibaretti bana öfkesi. Kedi gibi sokulmamış, bu sefer tırnaklarımı çıkartmıştım ona.. Nafile bir çabayla sarılmaya çalıştı , beklenmeyen bir güçle ittim onu, düştü. Beni hayatında ilk kez görüyormuş gibi baktı yüzüme. Kapıyı hızla çarpttım, geceyi böldü  gidişimin gürültüsü. Gözyaşlarım yanaklarımdan göğsüme inerken, koşar adım indim merdivenleri.  Caddeye kadar koştum  soluk soluğa.. Sabaha karşıydı, caddeden bi taksiye bindim. Adam Karadenizli'ydi belli, karekteristik bir burun, meraklı gözler.. Aslı'yı aradım, Cihangir'e gidecektik. Ben arka koltukta sessizce ağlarken, aynadan ara ara bakan şoför, peçete uzattı, mırıltıyla teşekkür ettim. Aslı kapıda uykulu ve şaşkın yüzüme bakıyordu. "Konuşmayalım nolur." dedim, sustuk. İlk bulduğum koltuğa bıraktım kendimi. Elindeki acı kahveyi önüme koyup, karşıma oturdu. "Anlat bakalım." dedi. "Bakmayalım" dedim eğreti bi gülüş asıldı dudağımın kenarına. "Çok komiksin, kelime oyunu yapma, noldu kızım, ne bu halin ?" dedi doğrulup. "Bir şey yok." dedim. " Bi s.ktir git, çocuk mu var senin karşında? Hem bi şey yoksa sabaha karşı, bira kokuları, ağlamış gözler eşliğinde geyik yapmaya mı geldin buraya? Kalk bi duş al, aptala dönmüşsün sen !" diye temiz bir azarladı beni. "Terk ettim onu." dedim ve irkildim, söze dökülmüş hali kaynar su etkisi yarattı bedenimde..  Hışımla kalkıp sigaraya uzandı. " Böyle olacağı belliydi zaten, adam paşa torunu sanki, tüm dizginleri verdin eline tabi, al seni tepti, iyi oldu sana.. yoo laf dinlemezsin sen zaten ! Aşkmış hadi ordan, yerim öyle aşkı be !" Gülümsedim, gülmeye başladım sonra kahkalarla güldüm dakikalarca. Panikle yüzüme baktı, sigarası elinde, külü düştü düşecek.. "Sen iyce delirdin var ya !" diye bağırdı bi anda. Sustum.. Şefkatle  "Noldu peki?" dedi. "Kavga ettik, olacağı buydu haklısın..  Bencil herif işte ! İşine nasıl gelirse öyle, ben artık konu mankeniydim zaten bu ilişkide, paşamız ne derse o !" dedim ve bunları o kadar hızlı söyledim ki, nefesimi düzenleyemedim o an. "Senin yüzünden kızım!" dedi, bu sefer rahat bi edayla yüzüme bakıyordu. "Seni akıllı bi kadın sanırdım ben hep ama yok sen süzme salaksın, hiç ağlama şimdi karşımda" dedi sesinin tonu sertleşmişti.. "Gelmiş bir de mağduru oynuyosun, bana baksana sen bu kaçıncı ha ? anlasana adamın sana zerre saygısı yok, ki sevgisi olduğuna da başından beri emin değilim ya,  ihanetlerine karşı üç maymun hep başarıyla sahnedeydi, affeden aşık kadın, yo aptal kadın demek daha doğru olur" dedi. Suçlu çocuk gibi yere bakıyordum ki telefonun sesine uyandım. Oydu arayan.Kapattım telefonu. Dalgacı bir edayla " Seninki şimdi iki bira içmiştir, birazdan da kapıya dayanır, sen de tıpış tıpış gidersin onunla, amaan aynı hikaye işte." dedi sigarasından nefes çekerken. "Bu sefer gerçekten bitti, dönmem." dedim. Yine o dalgacı ifadeyle kafasını salladı, inanmadı.  Kekeledim:" yo yo gerçekten bitti, ben kararımı verdim, zaten taşınıyorum, işten çıkarıldım bugün. Beyimize sorsan bu bile benim hatam ! Yok ama bu sefer son! " dedim tok bir sesle. Şaşırmıştı : " Bugün mü çıkarttılar? Ha sen o yüzden bakmadın tabi telefonlarıma, naptın gidip içip kendine mi acıdın? Sonra da kavga ettiniz ve tam acıların kadını oldun. Şu saçları gözüne düşürsen  Bergen'in modern taklidi olursun, aferin sana." dedi, güldük. Mutfağa gidip iki bira getirdi, yanıma oturdu, omzumu sarsıp "hey kendine gel be gamlı baykuş" deyip sarıldı bana.  "Seni ararsa burda yokum." tamam mı ? "dedim onay bekleyerek. "Tamam tamam bişi söylemem ama sen de kendine gel biraz." dedi. Kalkıp yüzümü yıkadım, aynada kendime baktım uzun uzun.. Arkamdan "Ne halin varsa gör." diye bağırışı çınladı kulaklarımda.. Bundan sonra öyle yapacaktım, ne halim varsa "gör"ecektim, böyle kör bakmayacaktım hayata. Aynadaki aksime göz kırpıp salona döndüm, kuş gibi hafiflemiş, kendime gelmiştim..

 Fonda 3 doors / here without you çalıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder